Adana'da Kara Gün 10 Temmuz

 





    035 - Adana'da Kara Gün 10 Temmuz

          Cıngır Ebe kimdir? Cıngır ebe Şehit eşidir. İlk eşi Seferberlik zamanı Çanakkale'de Şehidi olduğu söylenmektedir. 


           Toroslarda, Karaisa'lı bölgesinde hayvancılık yapan ve konar göçer hayat yaşadıktan sonra, Çotlu köyüne daha sonra Kırhasan köyünde yerleşik hayata geçen, Cıngırlar sülalesinden olan yedi nüfuslu ailenin en büyük çocuğudur. 


            Evlenerek Gölkaya köyünde yaşayan Cıngır Ebenin asıl adı Hatice Başçı; Evlendiği zaman nüfusa kayıt işlemi yapılmıştır. Resmi kayıtlara göre 101 yaşında, (Normal kayıtsız yaşı 115, bir başka hesaplamada evlilik durumuna göre 125 yaşında) Hakkın rahmetine kavuşmuştur.

           Cıngır adı hayvancılık yaptıkları için hayvanların boğazına takılan çan sesinden Cıngır adını almıştır. Cıngırlar aynı soyadı taşımasa da Yüreğir ovasında çok geniş bir sülaledir.

            Eskiden sağlık hizmetleri genelde yetersizdi. Yaşlı hanımlar büyüklerinden öğrenikleri sağlık bilgilerini bulundukları yerde kısmen uygulardı. En çokta ebelik görevi yaparlardı. Doğumların tamamını yaşlı hanımlar gerçekleştirmiştir. Bu nedenle köyde yaşlı hanımlara da nine yerine ebe denmiştir. 

            Köyde ve çevresinde yapmış olduğu bu hizmetlerden dolayı namı diğer Cıngır Ebe adını almıştır.

            Cıngır ebe ile her sohbet ettiğimde unutamadığı aşağıdaki olayları anlatarak başlardı.

             Unutmadığı İlk Olayı

             İlk gençlik çağımda, Ermeniler azgınlıklarını göstermeye başlamıştı. Ermenilerin çetesi vardı. Müslüman Türklerin köylerini ve Yörük çadırlarını basıp para, altın ve gümüş gibi kıymetli eşyalarını alıyorlardı. Karşı çıkanları dövüyorlar, hatta öldürüyorlardı. Bazen koyunları, inekleri hatta develeri çalıyorlardı. Babamda Ermeni çete korkusu ile daha sonra av tüfeği almıştı.

           Bir gün, sürü ile birlikte Toros dağı eteğinde bulunuyorduk. Kayaların arkasından kim olduğunu bilmediğim birkaç kişi çıktı, yanımıza geldiler. Benden taraftan geldikleri için önce beni dövdüler, bayılmışım. Daha sonra babamı da dövmüşler. Koyunları önlerine katıp, kaçmış gitmişler.

            Babamda dövüldüğü halde, beni öldü sanıp sonra gelirim diye, beni bırakıp o hali ile Ermenilerin peşine takılmış. Akşam olup gün kararıncaya kadar koyunları çalıp gittikleri yönde aramış. Bulamayınca tekrar benim bulunduğum yere gelmiş.

            Bende o zamana kadar ayılmıştım. Etrafıma baktığımda kimse yoktu. Kaldığımız çadıra zorla geldim. Benim bu halimi gören çadırdaki erkekler, alaca karanlıkta babamı ve sürüyü aramaya başladılar. Geç vakit babamla tesadüf buluşmuşlar. Babamda sürüyü çalanları aradığını söylemiş. Benim çadırda olduğumu ve yaşadığımı öğrenince babam çok sevinmiş.

            O gece hep beraber çadıra geldiler. Geçim kaynağımız varlığımız olan koyun sürüsü çalınmıştı. Hepimizin çadıra sağ salim dönmemize çok sevinmiştik. İşte o gece çadırda bir bayram havası vardı. Sürünün çalındığını Zaptiyeye bildirmişlerdi. Sürüler bir gün sonra zaptiye tarafından bulundu. Bize teslim ettiler.

           Unutmadığı İkinci Olayı

           Bir seferinde de kışlık hayvan yayma yeri olan Karataş'ta Cıngır kuyusu yanına çadır kurmuştuk, burada da yine Ermeni çetesi koyunlarımızı çalmak istedi, götüremeyince kardeşim Cıngır Hacı ya sürüyü denize kadar indir demişler. Sürüyü götürmeyince kardeşimi dövmüşler. Zorla sürüyü kardeşimle götürürken deniz kenarında at ile devriye gezen zaptiye yi gören kardeşim beni kurtarın diye bağırınca sahilde hazır bulunan çetenin kayığa yüklediği l5-20 kadar koyunu alıp kaçmışlar. 


           Diğerlerini zaptiye kurtarmış. Ben kardeşim Cıngır Hacı'yı merak edip peşine gitmiştim. Sürüden kalan hayvanları zaptiye bize teslim etti.

 
            *

             Bu olayların artması ve işgal devletleri ile iş birliği yapan Ermenilerin katliam yapacağı söylentisi sonucu 10 Temmuz 1920 Kaç Kaç olayı yaşanmıştır. 

            Bu nedenle 10 Temmuz Kaç kaç olayı Adana'da Kara Gün olarak anılmış ve anılmaktadır. 

           Cıngır Ebe Olaylardan Ders Aldım Diyor

           Başımdan geçen bu olaylar beni çok korkuttu. Erkeklere o zaman hak verdim. Bu olay bana çok ders verdi. İlk gençlik çağımda hayatı tanımaya ve temkinli olmaya başladım.

             Her yerde Ermeni çetesinin olayları, baskınları, yaralama, öldürme, kaçırma, çalma gibi değişik olayları nedeniyle benim de içime Ermeni çetelerinin korkusu ve endişesi girmişti. Evlenirsem nasıl geçim yaparım, çocuklarıma nasıl bakarım, nasıl korunurum diye kafama takılmıştı. 

            Haksızlıklara karşı koymak ve tedbirler almak için kız aklım ile bu olaydan sonra devlet adamı, büyük adam olmayı düşünüyordum. Bizim zamanımızda kız çocuğu itibar görmezdi ki okuyup adam olacak. 

            Ermenilerin koyun çalma olayı babamı da üzmüştü. Olaydan sonra koyunların bir kısmını satıp önce Karataş Çotlu köyüne yerleştik. Sonra Kırhasan köyünden toprak alıp geçim kaynağını tarımdan yaptık.
 
           *

           Cıngır Ebe başından geçen olayları anlatırken belli ki o günleri hatırlayıp gözleri doluyordu. 
 
           Vatan, millet, bayrak, devlet ve gelecek kuşak için mücadele edenlerden  hakka yürüyenleri Allah rahmet etsin. Hayatta olanlarımızdan Allah razı olsun.
 
İnşallah o acı günler bir daha yaşanmaz.

                                                                                                                         İsa BEÇİK



NOT: Hatay F.A.D Yayın no 32, Antakya-2006 baskılı Yrd. Doç. Dr. Süleyman HATİPOĞLU' nun ÇUKUROVA'DA ERMENİ MEZALİMİ isimli kitabında Hatice Başcı'da kaynak gösterilmiştir. Ermeni olayları ile ilgili daha geniş bilgi bu kitapta yer verilmiştir. 09.07.2015

İsa Beçik 

Sabırlı, sağlıklı, eğitimli ve doğru iletişimli kalınız.
 






Gölkaya cami



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Zeytinyağlı Yiyemem Türküsünün Hikayesi

Memleket Sevdamız

Yüreğir Ovası Aşiretleri